“Farkındalık; yargısız bir şekilde, şimdiki ana
odaklanabilmek amacıyla, dikkatinizi toplayabilmektir” demiş, John Kabat-Zinn.. En temel haliyle farkındalık, şimdiki
deneyimlerimizi kabul ederek, yargılamadan direkt temas kurma ile ilgilidir. Farkındalık, uyarıcıların
değerlendirilmediği, sınıflandırılmadığı, analiz edilmediği bir bilinç hali diyebiliriz. Farkındalıkta anlık
yaşanmışlıklara yaklaşım; açıklık, kabullenme, yansızlık gibi niteliklere sahiptir... Yargısız bir deneyime yönlenme durumu yani..
Kendi kendinize diyorsunuz ki "Deneyimin bilincindeyim, onu kabul ediyorum.. Düşünce ve duygularımı, reddetmiyorum, yargılamıyor, bastırmaya ya da onlardan kaçmaya çalışmıyorum. Olumlu ya da olumsuz bütün yaşanmışlıklarımı kabul ediyor ve serbest bırakıyorum.."
“Şu anda ne yaşıyorum”
sorusunu yanıtlamak için, kendi düşüncelerinizin, duygularınızın ve bedeninizin
gözlemlenmesi yoluyla elde edilen zihinsel bir durum olarak ta farkındalık durumunu tarif edenler var. Böylece endişe, üzüntü,
kaygı, öfke gibi olumsuz duygulara karşı tolerans kapasitesi de artmakta.
Farkındalık
konumuna ulaşmanın en önemli araçlarından birisi “Eleştiri” dir. Ancak eleştirinin, özellikle de kendini eleştirmenin
kuralları ve bir disiplini vardır. Bir eleştiri kendinize ya da başkasına
yönelik olumlu ya da olumsuz olabilir. Bu önemli değildir, her iki durumda da
sonuç itibariyle yapıcı olması anlamlıdır.
Kendi sırlarını ve zayıf noktalarını bilen
bir kişi artık ne istediğini ve nereye varmak niyetinde olduğunu bilir. Tümüyle
hatasız ve tümüyle zihinsel takıntılarından arınmış olmadığını da bilir ve böylece daha
iyiye ulaşmak için çabalamaya başlar. Kendini geliştirme yolculuğuna çıkar ve
bu yolculuk asla bitmez. Buna olgunlaşma diyoruz. Olgun kişi eksiklerini bilir, bu eksiklikleri açık
yüreklilikle tespit ve itiraf eder. Bununla yetinmez onları yenmeye, alt etmeye çalışır.
Özgür bir ortamda kendini tamamlayarak adımlamak çok güzel bir duygudur.. “Başkalarını yenen kişi güçlü, kendini yenen
kişi ise kahramandır” diyor Lao Tzo.. Bu kendini tamamlama yolculuğumuz ancak özgür ve sevgi dolu bir ortamda gerçekleşebilir. Korku ve baskı ortamında
kendimizi tanımamız zor hatta imkansızdır.
İçinde doğduğumuz toplum bize bazı düşünceleri
dayatabilir ve nasıl bir kişi olmamız gerektiği konusunda bizi yönlendirmek
isteyebilir. Sevilmemek endişesi ile kendimizi gizler ve hatta ne olduğumuzu
kendimize bile itiraf edemeyiz. Bu yüzden hangi evde doğduğumuz, hangi çevrede, hangi koşullarda büyüdüğümüz çok önemlidir. Ebeveynlerimizin bize yaklaşımları, eskiden ve şimdi yaşadığımız evin bize hissettirdiği güven ya da korku duyusu bütün geleceğimizi şekillendirecek önemli bir argümandır.
"Farkındalık" yeteneğimizi geliştirip artırdığımız sürece mutluluk haline daha yaklaşmış olacağız. Kendisiyle barışık insan, farkındalık konusunda kendini geliştirmiş insandır aynı zamanda. Sonuç olarak; kendini bilmek kadar güzel bir şey yoktur, kendini bilmeyenin başkasını bilme şansı da yoktur..
Fatma Candan ASAL
Mayıs 2016, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder